Sufiler konuşmaya malik değillerdir. Bu demektir ki; Sufi konuştuğu zaman kendisi konuşmaz, ondan konuşan Allah’tır. O’nun söylediği söz, kendisinin değil Hakk’ın sözüdür.
Sufilerin yolculukları Hakk’a kurbiyet ülkesinde son bulur.
Sufi batınını ve zahirini Allah’ın Kitabına ve Resulünün sünnetine uyarak arıtandır. O, safiyeti arttıkça vücud denizinden çıkar; iradesini, dilek ve ihtiyarını terkeder.
Sufilerden biri demiş ki: “Fasığın yüzüne ancak arif kullar güler.”
Sufîler ‘niçin’i, ‘nasıl’ı, ‘yap’-‘yapma’yı unutarak, kendilerini Rablerinin önüne atmışlardır.
Sufilerden biri demiş ki: “İnsanlar hakkında Allah’a uy, Allah hakkında insanlara uyma!”
Sufîler Allah Teala’nın Kendisinden başka bir şey istemezler. Onlar nimeti değil, nimet bahşedeni, halkı değil Halık’ı isterler.