Başında taç bulunan hiçbir imparator, kendi eliyle yamadığı hırkayı giyen Hazret-i Muhammed kadar saygı ve itibar görmemiştir.
Bir Gece
Hayret verici bir canlılığa sahip olduğu için, Hz. Muhammed’in dinine karşı öteden beri yüksek bir hürmet beslerim. Bana öyle geliyor ki, daima değişmekte olan hayatın değişik safhalarında ve her devre uyacak bir görüntüsü olan yegane dindir. Benim gibi, oldukça şöhret kazanmış kimselerin gelecek hakkındaki kanaatlarına önem vermek gerekir. Ben İslamiyet için, yarınki Avrupa tarafından kabul edileceğini söyledim. Nitekim bugünkü Avrupa, İslamiyeti böyle görmeye başlamıştır. Ortaçağda kilise, tabilerine, taassub veya cehalet yüzünden İslamiyeti karanlık renklerle tasvir etmişti.
Bu harikulade (Hz.) Muhammed “in hayatını inceledim. O İsa aleyhtarı değil, bütün insanlığın kurtarıcısı olarak bilinmelidir. Onun gibi bir adam, bugün dünyanın idaresini eline alsa, eminim ki dünyayı, hasretini çektiğimiz barış ve saadete kavuşturur.
Gönderenin Şanına Lâyık
Dahi Kumandan Halid Bin Velid Hazretleri’nden, Efendimiz’i (S.A.V.) anlatmasını istemişler.
“Bu hususta son derece acizim” demiş.
Israr etmişler.
“Gönderilen, gönderenin şanına lâyık olur,” buyurmuş.
Allah Resûlu’nu ilk kez gören, onu görür görmez heybetten titrer, onunla bir süre beraber olan ona aşık olur.
Merhamet Etmeyene…
Allah Resûlü (S.A.V), Hz. Hasan’ı öperken yanında bulunan Akra Bin Habis bu tabloyu görünce:
– Benim on çocuğum olduğu halde şimdiye kadar hiçbirini öpmedim, der . Allah Resûlü (S.A.V) şöyle buyururlar.
– Merhamet etmeyene, merhamet olunmaz.
Ödeştik
Peygamberimiz eşleriyle de şakalaşırdı. Hatta Hz. Ayşe Validemiz’le şakalaştıkları gibi, yarış bile yaparlardı. Birinci yarışta Hz. Ayşe Annemiz, O’nu (S.A.V) geçmişti. İkinci yarışta ise Allah Resulü, Hz. Ayşe Annemiz’i geçmiş sonra da tebessüm ederek, şöyle buyurmuşlardı:
– Ödeştik.
Atlıya Cevap
Efendimiz (S.A.V.), sahabelerine bir ikram sırasında hizmette bulunurken, uzaklardan gelen bir atlı yanlarına yaklaşarak;
“Bu kavmin Efendisi kim?” diye sordu. “O’nu arıyorum.”
Efendimiz (S.A.V.) bu soruya, gurur olur endişesiyle “Benim” diye cevap vermedi ve o anda sahabelerine hizmet etmekte olduğundan, asırlar boyunca yankılanan ve aynı zamanda atlı adama cevap niteliği taşıyan şu sözlerle mukabele etti:
“Bir kavmin efendisi, ona hizmet edendir.”