İçinde yaşadığımız yeniçağda, zenginlik bilginin ürünüdür. Bilgi, ekonominin başlıca hammaddesi ve en önemli ürünü haline gelmiş bulunuyor. Günümüzde zenginlik yaratmak için gerek duyulan sermaye varlıkları arazi, bedensel emek, imalat ve fabrikalar değildir. Bunların yerini bilgi almış durumdadır.
Mülkiyeti ortak olarak kullanan insanlar arasında sık sık anlaşmazlık çıktığını çok iyi biliyoruz.
Kendi çıkarını düşünmeyen veya kendi evi yerine devletin sahip olduğu konutları dayayıp döşeyen bir kimse bulamayız. Özel mülkiyetin geliştiğini, buna karşı devletin ya da bir topluluğun sahip olduğu mülkiyetin yetersiz bakım ve kötü yönetim sonucu iyi durumda olmadığını görürüz. Evrensel sevgi bile kollektif mülkiyete daha iyi bakmayı sağlayamaz, fakat özel çıkar bunu başaracaktır. Böylece bireylerin sahip olduğu mallar artacaktır.
Toplumun bekası ve refahı için mülkiyet hakkı var olmalıdır.
Ekonomik hayata devletin müdahaleci rolü yerine, tanzim ve teşvik edici ve genel olarak muhtelif menfaatleri telif edici ve bu suretle verimi artırıcı rolü ağırlık kazanmalıdır
Ekonominin tabii kanunları vardır. Bu kanunların dışına çıkarak nehri tersine akıtmayalım.
Anavatanlılar, hür düşünce ve serbest ekonomi ilkelerine mutlaka sahip çıkınız. Zira demokrasinin yaşatılmasının vazgeçilmez iki temel ilkesi bunlardır.
Ekonomik yaşamı merkezi bir otorite mi düzenler, yoksa sayısızca bireyler kendi kararlarını kendileri mi alırlar?